003- Roma’nın Yedi Kralı: Kısım 1

Giriş

Bu bölümde; Romulus’un haleflerini, onların kişiliklerini, Roma toplumuna ve kültürüne neler kazandırdıklarını inceleyeceğiz. Esasında Romulus’tan sonra altı kral olmasına rağmen, Romulus’un izlerini bu bölümde de göreceğimiz için başlığımızı altı yerine yedi kral olarak yazmayı uygun gördük. Ayrıca, çok uzun bir dönemi anlatacağımız için yazımızı Romulus’un ilk üç halefini anlattığımız Kısım 1 ve Tarquin Hanedanı’ndan bahsedeceğimiz Kısım 2 olarak olarak organize ettik.

Roma Krallığı; birbiri ardına, kesintisiz ve ortalama 35’er yıl hüküm süren yedi kral tarafından yönetilmiştir. Bu durum, insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir lütuftur. Ancak, Roma’nın, neredeyse kesin olarak, yediden daha fazla sayıda kral tarafından yönetildiği tahmin edilmektedir. Anlatının böyle süregelmiş olmasını ise krallıktan cumhuriyete geçiş döneminde Roma’nın toplumsal ve kültürel gelişimini daha iyi yansıtmak için tarihçiler açısından büyük bir kolaylık sağlamasına bağlayabiliriz. Şunu unutmayın ki, gerçekte Roma’nın yedi kralı olmasa da Roma’nın yedi kralı vardı.

Romulus’un Ardından

Romulus’un ölümü ya da kaybolması sonrasında, yerine kimin geçeceği sorunu ortaya çıktı. Mesele sadece Romulus’un yerini kimin alacağıyla sınırlı değildi. Bu kişinin hangi kabileden olacağı da büyük önem taşıyordu. Romalılar tarafından akılalmaz olarak nitelendirilmesine rağmen, Romulus yönetiminden en büyük zararı gören Sabinler yönetimde kendilerinden birini görmeyi arzuluyordu. Bu ortamda, iki taraf da birbirlerinin adaylarını veto etmekteydi. Şehrin anarşiye sürüklenmesini önlemek için, yeni kral belirlenene dek, her senatörün bir gün boyunca yönetime geçmesini sağlayacak bir ara çözümde uzlaşıldı. Bu olay, fetret dönemi olarak adlandırabileceğimiz “interregnum” döneminin Roma tarihindeki ilk örneğidir.

Numa Pompilius

Numa Pompilius (2. kral) Tasviri - Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553
Numa Pompilius Tasviri – Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553

Yaklaşık bir yıl süren interregnum döneminin ardından; Sabinler tarafından, Romalılar’ın Sabinler arasından istedikleri bir kişiyi kral olarak seçmesine izin verilmesiyle uzlaşı sağlandı. Romalılar’ın seçtiği kişi, Sabinlerce de memnuniyetle karşılanan bir aday olan Numa Pompilius idi. Ancak, Numa kral olması için kendisine gönderilen teklifi reddetti. Tahmin edebileceğiniz gibi, Numa alışılmadık bir karakterdi. Şehrin şiddetinden ve açgözlülüğünden soyutlanmış bir şekilde Roma dışında küçük bir köy olan Cures’te yaşayan Numa, kendisini tefekküre vermişti. Sıklıkla uzun yürüyüşlere çıkar ve bu yürüyüşlerde tanrılarla söyleştiğine inanılırdı. Büyümekte olan bir askeri gücün liderliğine uygun bir kişi olmadığı ortada olsa da tanrıların onunla konuştuğu iddiası Romalılar arasındaki popülaritesini arttırmıştı. Böylelikle, uzun uğraşlar sonucunda kral olması için ikna edildi.

Numa, her anlamda Romulus’un tam zıttıydı. Romulus atılganken Numa çekingen, Romulus savaşçıyken Numa pasifistti; Romulus zafer ve şan ararken, Numa barış ve huzur arıyordu. Numa, Roma’nın bütün projeksiyonunu bir anda değiştirmişti. Yönetime geldiğinde 40 yıldır süren savaşlardan başka bir şey bilmeyen askerler, Numa öldüğünde 40 yıllık barıştan başka bir şey bilmeyen çiftçiler olmuştu. Bu kayda değer dönüşüm Numa’nın şehri din ile tanıştırmasıyla yaşandı. Çok katmanlı dini uygulamaları yürürlüğe sokarak ve orduyu terhis ederek insanların ilgisini savaş alanlarından göklerdeki cennete çekmeyi başardı. Numa tarafından Romalılar’ın içine işlenen tanrıların gazabı fikri, Roma tarihi boyunca varlığını sürdürecek ve insanların günlük yaşamında büyük etki yaratacaktır.

Numa Pompilius, Roma’nın dini kurumlarının çoğunun kurucusu olarak kabul edilir. Vesta Bakireleri için bir tapınak yaptırarak onları kutsal ateş ve diğer dini seremonilerle ilgilenmeleri için görevlendirmiş; Jupiter, Mars ve Romulus kültlerini sistemleştirmiştir. Ayrıca, Roma’nın en önemli ve prestijli makamlarından birisi olan, Roma’nın bütün din işlerinden sorumlu baş rahiplik olarak adlandırabileceğimiz “pontifex maximus” pozisyonu yine Numa tarafından oluşturulmuştur. Kendisinden sonra gelecek kralların savaşmakla çok meşgul olacağını ve dini ritüelleri önemsemeyeceklerini düşünen Numa, önemli bir ileri görüşlülük örneği sergileyerek, pontifex maximus makamını kraldan bağımsız olacak şekilde organize etmişti. Pontifex maximus, Augustus tarafından imparatorluk makamına dahil edilene dek bağımsız bir otorite olmayı sürdürecektir. Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra ünvan Papalık makamına geçmiş ve günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır.

Tıpkı Romulus’un şehrin kuruluşuna dair bütün soruların cevabı olduğu gibi Numa da Romalılar’ın uyguladıkları dini pratiklerin kökenlerinin cevabıdır. Roma kültürünün oluşmasında Romulus kadar önemli olmakla birlikte bazı konularda ondan bile önemlidir. Machiavelli bu konuda şunları söyler:

Roma tarihini dikkatle inceleyen herkes için; dinin orduları disipline etmede, halkı birleştirmede, iyi insanları iyi tutup kötü insanları utandırmada ne kadar yardımcı olduğu açıktır. Bu yüzden, Roma’nın hangi kralına daha çok borçlu olduğu sorulduğunda sanırım denge Numa lehine dönmelidir. Çünkü din bir kez yerleştiğinde hemen silahlanabilirsiniz; ama dinsiz silahların olduğu yerde sonradan dini getirmek kolay değildir.

Discourses on the First Decade of Titus Livius, Kitap 1 Bölüm 11 – Niccolo Machiavelli

Muhtemelen, Numa’nın Roma’ya kattıklarının en ünlüsü Janus Tapınağı (Temple of Janus) olmalıdır. Tapınağın kapıları Roma savaşta olduğu zaman açık, barışta olduğu zaman kapalı tutulurdu. Numa’nın tahtta kaldığı yıllar boyunca tapınağın kapıları kapalı kaldı. Ancak, onun ölümünden sonra kapılar neredeyse her zaman açık bırakıldı. Numa’nın ebedi barış hayalleri de onunla birlikte ölmüştü ve arkasında bıraktığı barış dolu yıllar Roma tarihinde bir anomali olarak kaldı. Livy, Numa yönetimindeki Roma hakkında şunları söyler:

Bir zamanlar; Roma’yı barışı tehdit eden bir ordugah olarak gören komşuları, şimdi onu kendilerini yalnızca tapınmaya adamış bir topluluk olarak görüyorlar ve onlara saldırmayı düşünmeyi bile bir günah olarak sayıyorlardı.

Titus Livius

Numa 43 yıl tahtta kaldı ve MÖ 673 yılında öldü.

Janus Tapınağı'nın Bir İllüstrasyonu
Janus Tapınağı’nın Bir İllüstrasyonu

Tullus Hostilius

Tullus Hostilius (3. kral) Tasviri - Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553
Tullus Hostilius Tasviri – Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553

Numa’nın halefi Tullus Hostilius, Roma’nın dindar çiftçilerden oluşan bir şehir imajını sonsuza dek silmek için elinden geleni yaptı. Numa’nın Romulus’un zıttı olduğu gibi, Tullus da Numa’nın zıttıydı. Tullus, Roma’nın Numa tarafından zayıflatıldığını ve her an ezeli düşman olarak gördüğü komşularının saldırısına uğrayabileceğini düşünüyordu. Bu yüzden, Romulus’un askeri erdemlerini kucaklamakta hiç vakit kaybetmedi. Roma halkının savaşçı ruhunu yeniden ateşleyebilmek için, Romulus’un doğum yeri olan Alba Longa ile çıkan bir anlaşmazlığı körükleyerek iki şehri savaşa sürüklemeyi başardı. Ordular savaş alanında karşı karşıya geldiklerinde Alba Longa Kralı Mettius Fufetius, Tullus’a bir öneri sundu. İki tarafın savaşmasının sadece kendilerini güçsüzleştireceğini ve Etrüskler’e kendilerini köleleştirme fırsatı sunacağını belirten Mettius’a katılan Tullus, savaşın galibinin teke tek dövüşle belirlenmesi önerisini kabul etti. Roma ordusu safında bulunan üçüz Horatii kardeşler ve Alba Longalı üçüz Curiatii kardeşler halklarının kaderini belirlemek için seçildi. Horatii ve Curiatii üçüzlerinin dövüşü tıpkı Sabinli Kadınlar bölümünde olduğu gibi pek çok sanat eserine konu olmuştur.

Mettius ve Tullus, Horatii ve Curiatii Arasındaki Dövüşü İzliyor - Giuseppe Cesari, 1612
Mettius ve Tullus, Horatii ve Curiatii Arasındaki Dövüşü İzliyor – Giuseppe Cesari, 1612

Orduların tezahüratları arasında karşı karşıya gelen Romalı ve Alba Longalı üçüzler hiddetli bir çarpışmaya başladı. Curiatii kardeşler çabuk hamleleriyle Horatii kardeşlerden ikisini öldürmeyi başardı. Yalnız kalan Publius Horatius, tek başına üç kişiyi yenemeyeceğini anlayarak yakındaki bir tepeye doğru koştu ve Curiatiiler’in kendisini kovalamasını sağladı. Tepeye yaklaşan iki kardeşi tek tek öldürmeyi başaran Horatius, zaten yaralı olan ve kovalamacadan iyice yorgun düşen son Curiatii kardeşi de alt etmeyi başardı. Böylelikle, Mettius ve Tullus’un anlaşmasına dayanarak Roma savaşın galibi sayıldı ve Alba Longa Roma’ya bağlı hale geldi.

Savaşın sonucundan ve Roma’ya bağlanmaktan hoşnutsuz olan Mettius, Roma’nın en büyük rakibi olan Etrüsk şehri Veii’ye sığındı ve onları Roma’ya saldırmaları için kışkırtmaya başladı. Diğer yandan, Tullus’a Etrüskler’den bir saldırı gelmesi durumunda Roma’ya yardım edeceğine dair söz verdi. Roma ve Veii arasında yükselen gerginlik sonunda tarafları savaş alanında karşı karşıya getirdi. Mettius söz verdiği gibi Tullus’un yanındaydı. Ancak, savaş başlamadan hemen önce ordusuyla birlikte geri çekildi. Bu durum, kanatlarının savunmasız kaldığını düşünen Romalı askerleri paniğe sürükledi. Tullus hemen askerlerini topladı ve Mettius’a geri çekilme emrini kendisinin verdiğini, Alba Longalı birliklerin düşmanı arkadan kuşatacağını söyleyerek durumu kontrol altına aldı. Tullus’un bu hamlesiyle özgüveni yerine gelen Romalılar savaşı kazanmayı başardı. Savaşın ardından, Mettius yakalanarak duruşma yapılmaksızın idam edildi. Daha sonra, Tullus’un emriyle, bir daha kimsenin Roma’ya ihanet etmemesini sağlamak için Alba Longa yerle bir edildi ve şehrin sakinleri Roma’ya nakledildi.

Tullus 32 yıl hüküm sürdü ve MÖ 640 yılında öldü. Romalılar’ı tekrar silahlandırması onun süregelen mirası olurken Alba Longalılar’ın Roma’ya katılması Roma’nın güçlenmesini sağladı.

Ancus Marcius

Ancus Marcius (4. kral) Tasviri - Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553
Ancus Marcius Tasviri – Promptuarium Iconum Insigniorum, Guillaume Rouillé, 1553

Roma’yı yeniden bir tehlike olarak görmeye başlayan komşuları onları ortadan kaldırma çabalarına geri dönerken Tullus’un halefi ve Numa’nın torunu Ancus Marcius’un çabalarına rağmen Roma bir daha Numa yönetiminde olduğu gibi bir barış dönemi yaşamadı. Ancus Marcius hakkında bilinenler ve anlatılanlar Numa ve Tullus hakkındakilerden az olsa da dedesinin barış vizyonunu sürdürmek için çalıştığını ancak onun kadar başarılı olamadığını biliyoruz.

Ancus’un Numa gibi olacağını düşünen Latin Konfederasyonu, bunu bir fırsat olarak değerlendirdi ve Roma dominasyonundan kurtulmak için saldırıya geçti. Ancak Ancus, Numa’nın aksine, kendisini savaşa zorlayan bu durum karşısında kaderine razı olarak savaşta Roma’ya önderlik etti. Tullus yönetiminde halihazırda savaşta test edilmiş olan Romalı askerler Latin Konfederasyonu karşısında zorlanmadan galip geldi. Yenilen konfederasyon şehirlerinde yaşayanlar Roma’ya yerleşmeye zorlandı ve boşalan şehirlere Romalılar yerleştirildi. Uygulanan iskan politikasıyla hem Roma nüfusu arttırıldı hem de şehrin çevresine Roma’ya sadık vatandaşlar yerleştirilerek bir güvenlik çemberi oluşturuldu.

Latinler ile yaşanan çatışmanın ardından, Ancus Roma toplumuna kendisinin en önemli katkısını yaptı. Numa’nın silahlı çatışmanın barbarlığıyla ilgili görüşlerine bir saygı göstergesi olarak Roma’nın düşmanlarına savaş açma biçimine kutsal bir ritüel ekledi. Ancus’un amacı, Roma’nın haksız yere, gereksiz ve saldırganca bir savaşa girmesini önlemekti. Burada detaylarına giremeyeceğimiz kadar geniş kapsamlı olan bu ritüeli kısaca özetlemek gerekirse; Roma’ya zarar veren topluluklara “fetial” ismi verilen rahiplerden oluşan bir grup elçi gönderilir ve verdikleri zararın tazmin edilmesi istenirdi. Elçiler 33 gün boyunca topluluğun sınırları içerisinde dolaşarak bu taleplerini halka ve yöneticilere anlatırdı. 33 günün sonunda, topluluk tazminat talebine yanıt vermezse veya olumsuz yanıt verirse fetial rahipleri Roma’ya dönerek senatoya rapor verirdi. Senatodan savaş kararı çıkması durumunda fetial rahipleri topluluğun sınırlarına giderek mızraklarını fırlatır ve düşmanlığın başladığını bildirirdi. Bütün bu süreç biraz garip ve uzun gözükebilir ancak, sonu kanlı bir şekilde bitecek olsa bile, Romalılar’ın hayatın her alanında geleneklere ve hukuka ne kadar bağlı olduğunu göstermesi açısından iyi bir örnektir.

Latinler’e karşı yürütülen başarılı seferin ardından, Ancus Veiiler’e karşı da bir zafer kazanarak Maesia Ormanı’nı kontrol altına aldı ve Roma sınırları Tiren Denizi’ne ulaştı. Tiber Nehri’nin denizle birleştiği noktada Ostia adında bir liman kenti kuruldu. Roma’nın Akdeniz’e yayılmasında önemli bir merkez olacak Ostia’nın kurulması şehir için bir dönüm noktasıydı. Ancus 24 yıl hüküm sürdü ve MÖ 616 yılında öldü. Öldüğünde arkasında bünyesine kattığı sayısız yurttaşla güçlenmiş, çevresindeki düşmanlarından kurtulmuş ve önemli bir liman kentine sahip olmuş bir Roma bıraktı.

Sonuç

Romulus’un hikayesini anlatırken belittiğimiz gibi bu krallara ait hikayelerin de Romalılar’a Roma’nın kökeni ve gelişimini anlatmak için tasarlanmış, apokrif (doğruluğu şüpheli) biyografiler olduğu göz önünde tutulmalıdır. Savaşçı Romulus, ardından dindar Numa, ardından savaşçı Tullus ve sonunda kader sonucu savaşa sürüklenen dindar kral Ancus’un hikayeleri; Roma toplumunun en önemli iki yapı taşı olan savaş ve din arasındaki ilişkiyi yansıtmaları açısından önemlidir. Romalılar din ile ehlileştirilmiş savaşçı insanlardı. Machiavelli’nin “Dinin ehlileştirmesi olmadan Romalılar’ın hukukun üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyeti sürdürebilecekleri şüphelidir. Din olmasaydı vahşi barbarlardan oluşan sıradan bir kabile olarak kalırlardı.” sözleri bu görüşü destekler niteliktedir.

Ek

Bir sonraki bölümde kaldığımız yerden devam ederek Tarquin Hanedanı olarak adlandırılan Roma’nın son üç kralını ve Cumhuriyet’in kuruluşuna giden olaylar dizisini anlatacağız.

Yazılarımızı beğenmeyi, paylaşmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Bloğumuzla ilgili güncel gelişmelerden haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve e-posta bültenimize abone olabilirsiniz.


Blog Hakkında

Antikite, antik uygarlıklar hakkında yazı, makale ve derlemelerin bulunduğu bir blogdur. Sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın:

©2023, Antikite Blog. Tüm Hakları Saklıdır.

Yazılarımızı kaçırmayın!

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

%d