028- İkinci Pön Savaşı: Sicilya ve İspanya Arenaları

Giriş

Cannae’de yaşanan mutlak yıkımın ardından, eğer vazgeçmiş olsalardı, hiç kimse Romalıları suçlamazdı. Roma tarihi anlatımız kolaylıkla şu şekilde son bulabilirdi:

Cannae Muharebesi’nde alınan ezici yenilgiden sonra, Romalılar teslim oldular. Hannibal tarafından defalarca, üstelik kendi topraklarında, fena halde yenilmişlerdi. Romalılar, Hannibal tarafından sunulan şartları kabul ettiler ve yakın zamanda kurdukları imparatorlukları paramparça oldu. Böylelikle, Ab Urbe Condita – Şehrin Kuruluşundan Beri Roma Tarihi yazı dizimizin sonuna geldik. Yeni yazı dizimiz Kartaca Tarihi’nin ilk bölümünde, Hannibal ve Philip’in arasının açılmasını ve doğudaki savaşı konu edineceğiz.

Ancak, savaşmayı bırakmak için bariz gerekçelere sahip olmalarına rağmen, Romalılar’ın devam etme kararlılığı, aldıkları yenilgilerle birlikte daha da güçlendi. Eski Roma inatçılığı, intikam hırsı ile birlikte geri dönmüştü. Romalıları bunca yıl hayatta tutmuş olan onur, azamet ve mazoşizmin bu özel karışımı, onların bu en karanlık saatlerini de atlatmasını sağlayacaktı. Yine de bu, Romalılar’ın yaşadıkları zorlu deneyimden hiç değişmeden kurtuldukları anlamına gelmiyor. Tam tersine, İkinci Pön Savaşı’nın ilk yarısı Roma’daki yaşamı temelden değiştirdi.

Savaş boyunca, paradoksal olarak hem demokratikleşme adımlarının atıldığı hem de iktidarın elitlerin elinde toplandığı bir dönem yaşandı. Rakip politik fraksiyonlar arasında meydana gelen toplumsal tahrikler, taban tabana zıt amaçlara sahip olan generallerin savaş alanına gönderilmesine neden oldu. Böylece ortaya çıkan karışık ve tutarsız Roma stratejileri Hannibal tarafından ustalıkla istismar edildi. Fabius ve Minucius vakası, Varro ve Paullus’un başına gelen çok daha büyük felaketin habercisiydi. Cannae Muharebesi’nin ardından, Senato savaşın kontrolünü ele aldı ve savaşı tutarlı bir stratejiyle sürdürmeye karar verdi. Bu doğrultuda, ilk olarak, halk meclislerinde halkı galeyana getiren ve savaşı yönetenler aleyhinde ateşli konuşmalar yapan tribünler susturuldu. Hızlı ve tutarlı politikalara duyulan acil ihtiyaç, demokrasinin yavaş dönen çarklarını sadece modası geçmiş değil aynı zamanda tehlikeli hale getirdi. Halkın tutkuları, Varro’yu İmparatorluğu neredeyse yok edecek, kötü planlanmış bir savaşa sürüklemişti. Senato, böyle bir felaketin tekrar yaşanmasına kesinlikle izin veremezdi.

Romalı Elitler
Romalı Elitler

Seçkinler kontrolü ele geçirdi ve halkın büyük bir kısmı buna razı oldu. Bununla birlikte, iktidarın elitler lehine el değiştirmesi devam ederken politik arenada ilerleme fırsatları da hiçbir zaman bu kadar hazır ve herkese açık olmamıştı. Büyük patrici ailelerin oğulları İtalya’nın mezbahaya dönen savaş alanlarında katledilmişlerdi. Bir nesil boyunca liderlik pozisyonlarını dolduracak olan bu genç adamların ölmesi, ortaya doldurulması gereken bir güç boşluğu çıkardı. Roma’nın praetor, aedile ve askeri tribün olarak görev yapacak insanlara ihtiyacı vardı. Bu durumda, biraz inisiyatif alan ve cesaret gösteren herhangi bir patrici ya da pleb, kendisinin başka bir zaman hayal bile edemeyeceği mevkilerde yer alma fırsatı bulabilirdi.

İkinci Pön Savaşı, zorunlu olarak liderlik sınıfında büyük bir değişimin yaşanmasını sağladı ve yine zorunlu olarak, bu değişim kan (soyluluk) yerine liyakate dayanıyordu. Roma’nın bu değişimi kucaklamakta başarılı olması, İmparatorluğun ömrünün uzamasında da etkili oldu. Sonuç olarak, iktidar elitlerin kontrolüne geçmişti. Ancak bu elit, herkese açık, liyakat temelli bir elitti.

Cannae Muharebesi’nin Ertesi

Roma’nın Hannibal ile barış şartlarını konuşmaya istekli olması için şartların yeterince müsait olmasına rağmen, antik Romalı tarihçilerin anlatılarında ne yapılacağına dair herhangi bir iç çatışmanın yaşandığından bahsedilmemekte. Üstelik, hemen bir barış yapılmasını isteyen “korkak” bir azınlık da karalanmakta. Görünüşe göre, Romalılar teslim olma konusunda hemfikirdi ve bunu yapmaya niyetli değillerdi. Böylece, sonsuz gibi görünen insan gücü stoklarından yeni lejyonlar topladılar. Ancak, kabul etmek gerekir ki bu eskisi kadar kolay değildi. Yeterli asker sayısına ulaşmak için askeralma alt ve üst yaş sınırını genişletmeleri gerekti. Bununla birlikte, eşi görülmedik biçimde, Roma vatandaşlarından 8000 köle satın alındı ve ünlü Gracchi kardeşlerin amcası Tiberius Sempronius Gracchus komutasında kölelerden oluşan bir lejyon kuruldu.

Tiberius Sempronius Gracchus
Tiberius Sempronius Gracchus

Hannibal’ın Cannae Muharebesi’nde kazandığı ezici zafere tepkisi, geçen bölümde değindiğimiz gibi, hiçbir şey yapmamak olmuştu. Roma’ya yürümediği gibi Romalıları barışa zorlamak için de harekete geçmedi. Bunun yerine, Romalıları müttefiklerinden koparma stratejisine geri döndü. Ek olarak, bu dönemde İspanya ‘daki kardeşi Hasdrubal ile de iletişimini sürdürdü. Barca kardeşlerin kararlaştırdığı stratejiye göre, Hasdrubal, İspanya’daki Romalılar üzerinde kurduğu baskıyı sürdürecek ve onların Hannibal’e karşı savaşmak için Roma’ya dönmelerine engel olacaktı. Böylece, iki cephede birden savaşmak zorunda kalan Romalılar’ın kolaylıkla fethedileceğini umuyorlardı. Bununla birlikte, babalarının savaş alanında yenildiği için değil, Kartacalı politikacılar tarafından terk edildiği için Sicilya’dan ayrılmak zorunda kaldığını düşünen Barca kardeşler, Sicilya’yı yeniden ele geçirme konusuna da özel bir önem veriyorlardı. Gördüğünüz üzere, sırtından bıçaklanma teorisinin tarihi antikitenin derinliklerine dek uzanıyor.

Hiero’nun Ölümü ve Sicilya’nın El Değiştirmesi

MÖ 216 yılında, Cannae Muharebesi’nin hemen ertesinde, kader devreye girdi ve Sicilya tekrar Kartacalılar’ın eline geçti. Siraküza kralı ve Roma’nın sadık müttefiki Hiero, tahtta geçen 53 yılın ardından ölmüştü. Yerine, 15 yaşına henüz giren torunu Hieronymus geçti. Her ne kadar yaşlı kral Roma’ya olan bağlılığından hiçbir zaman taviz vermemiş olsa da soyluların büyük bir kısmı, özellikle Cannae’den sonra, Kartacalılara katılma taraftarıydı. Hieronymus tahta çıkar çıkmaz, kolay etkilenen genç aklı Kartaca yanlısı soylular tarafından çelindi ve Kartcalılar adaya davet edildi. Bu görüşmeden sonra, Kartacalılar’ın Sicilya’nın iç işlerine karışmaması karşılığında Siraküza’nın Roma’ya karşı verilen savaşta Hannibal’a yardım etmesini öngören bir anlaşma imzalandı. Bu sırada, Hieronymus adada kalan Roma lejyonlarına karşı operasyonlara başlamıştı. Ancak çok geçmeden, Hieronymus kendisinin nasıl bir tiran olduğunu kanıtladı ve kibirli despotizm gösterileri birçok Siraküzalı’nın tepkisini çekti. Üst sınıf içinde hâlâ hatrı sayılır bir Roma yanlısı nüfus vardı ve bu klik, Hieronymus Roma lejyonlarına karşı harekete geçtiğinde, halkın çıkarlarını öne sürerek, genç krala suikast düzenledi. Ancak komplocular çok ileri giderek, Hiero’nun ailesinin halk arasında sevilen üyelerini de öldürme gafletinde bulundular ve kamuoyunun kendi aleyhlerine çevrilmesine neden oldular. Bunun üzerine, Hieronymus’un danışmanlığını yapmak üzere adaya gönderilen iki Kartacalı general, Siraküzalı askerler tarafından başa getirildi. Kartacalı genarellerin başında olduğu Siraküza ordusu şehre dönerek bir darbeyle Roma yanlısı soyluların iktidarını devirdi. Birdenbire, bir çift Kartacalı general Siraküza’nın kontrolünü ele geçirmiş ve Sicilya, tıpkı Hannibal’ın hayal ettiği gibi, yeniden Kartaca’nın tarafına geçmişti.

Scipione Kardeşler’in İspanya Seferi

Sicilya’da gerçekleşen beklenmedik ve tesadüfi olayların haberi, İtalya’da Hannibal’ın ve İspanya ‘da Hasdrubal’ın kulaklarına müzik gibi geldi. Hannibal vakit kaybetmeden Magna Graecia’da halihazırda kırılgan olan Roma hakimiyetini yıkmak için harekete geçerken; Hasdrubal İspanya ‘da Scipione kardeşlere karşı kardeşiyle koordine bir sefer düzenlemeye girişti. Ancak Scipio Africanus’un amcası Gnaeus Cornelius Scipio Calvus ve babası Publius Cornelius Scipio, İspanya ‘da kendilerine karşı gönderilen Kartaca ordusuna rakip olmaktan daha fazlası olduklarını kanıtlıyorlardı. İspanya’daki Kartaca operasyonlarının başında görünüşte Hasdrubal olmasına rağmen, sahadaki üç Kartaca ordusunun her birinin kendi komutanları bulunuyordu. Dolayısıyla, her komutanın ne yapılması ve Romalıları İspanya ‘dan sürme şerefine kimin nail olması gerektiği ile ilgili kendi fikirleri vardı. Ek olarak, en ufak bir zorlukta ordudan kaçarak tepelere çekilen İspanyol paralı askerlerin sadakati her zaman şüpheliydi. Böylece, İspanya cephesinde her iki taraf hatrı sayılır bir üstünlük kuramadan beş yıl geçti. Scipione kardeşler, savaşı başlatan şehir olan Saguntum’u geri almayı başardı ancak bunun ötesinde pek fazla toprak el değiştirmedi. Romalılar tüm doğru hamleleri yapıyor ve Fabius’un geleneğine uygun olarak lejyonlarını savaş dışında bırakabilecek belirleyici savaşlardan kaçınıyorlardı. Kartacalılar, Romalılar’ın dikkatini bölmeye niyetli olsalar da odak alanlarını bölme konusunda daha başarılı olanlar ve bundan daha çok fayda sağlayanlar Romalılar idi. Hasdrubal, Scipione kardeşleri ortadan kaldırıp bizzat İtalya’daki kardeşine yardıma gitmeyi düşünüyordu fakat Romalılar buna kolayca izin vermeyeceklerdi.

MÖ 218-211 YIlları Arasında İspanya 'daki Roma Operasyonları
MÖ 218-211 YIlları Arasında İspanya ‘daki Roma Operasyonları

Yukarı Baetis Muharebesi

MÖ 211 yılına gelindiğinde ise Scipione kardeşler her ikisini de mahvedecek yanlış bir stratejik karar aldı. 20000 Keltiber paralı asker tarafından desteklenen 30000 Romalı lejyonere sahip olan Scipione kardeşler kendilerini Hasdrubal’ın komuta ettiği kuvvet de olmak üzere, yakındaki iki Kartaca ordusundan sayıca üstün bir konumda buldu. Kartacalılar’ın emrinde yaklaşık 35000 adam vardı ve Romalılar saldırmak için doğru zamanın geldiğine karar verdiler. Gnaeus, lejyonların üçte birini ve Keltiber paralı askerlerin tümünü alarak Hasdrubal’a karşı ilerledi. Publius ise lejyonların kalan kısmının komutasını alarak diğer Kartaca ordusuna yöneldi. Ancak Scipione kardeşlerin farkında olmadıkları şeyler vardı. Publius’un saldıracağı ordu takviye edilmek üzereydi ve Gnaeus’un komutasındaki Keltiber paralı askerlere olası bir muharebede savaşmamaları için Kartacalılar tarafından rüşvet verilmişti. Kısacası, Kartacalılar karşısında üstün olduklarını sanan Romalılar, her taraftan kuşatılmışlardı.

Publius hedefine önce ulaşan taraftı. Ancak, kafa karıştırıcı bir gece muharebesinin ardından, büyük bir Numidyalı süvari birliğinin sürpriz gelişiyle birlikte Romalılar bozguna uğradı. Publius Scipio çatışma esnasında öldürüldü ve emrindeki askerlerin yalnızca küçük bir kısmı kaçmayı başardı (Castulo Muharebesi). Kardeşinin başına gelenlerden habersiz olan Gnaeus ise Hasdrubal’ın ordusuna doğru zaferden emin bir şekilde ilerliyordu. Hasdrubal, Publius’un ordusunun yenildiği haberini alana dek oyalandı ve ardından muharebe için hazırlandı. Gnaeus hücum emri verdiğinde Keltiber paralı askerler muharebe alanını terk etmeye başladı ve Romalılar dehşete düştü. Sadece 10000 adamı kalan Gnaeus’un Hasdrubal karşısında hiçbir şansı yoktu. Ancak yine de askerlerine müstahkem bir mevki inşa ettirdi ve tarihin gördüğü en destansı direnişlerden birisinde son adama kadar mücadele etti (Ilorca Muharebesi). Birkaç gün içinde hem Scipione kardeşler hem de lejyonlarının büyük kısmı yok edilmiş, yıllarca sürdürülen ve titizlikle uygulanan stratejileri bir hiç uğruna heba olmuştu.

Siraküza Kuşatması

Bu noktada, aklınıza gelen soruyu tahmin edebiliyorum. Nasıl olmuştu da Romalılar bütün belirleyici muharebeleri kaybetmişler ancak yine de savaşı kazanmayı başarmışlardı? Şöyle ki bütün belirleyici muharebeleri kaybetmediler. Aslında, İspanya ‘da kaybederken Sicilya’da kazanıyorlardı. Adaya geri dönecek olursak; Senato, Hiero’nun ölümünün hemen ardından adada halihazırda konuşlanmış olan iki lejyonu takviye etmek üzere Marcus Claudius Marcellus’u görevlendirmişti. Marcellus’un Sicilya’ya getirdiği birlikler arasında, Cannae Muharebesi’nden kaçan ve böylesine utanç verici bir yenilgiden canlı kurtuldukları için cezalandırılmak üzere sürgüne yollanan askerler de bulunuyordu. Cannae’den sağ kurtulan bu askerler, savaşta ölerek en azından kaybettikleri onurlarının bir kısmını geri kazanabilmek için Sicilya’da ellerinden geleni yaptılar. Senato tarafından Marcellus’a verilen emirler basitti: Sicilya’nın kontrolünü tekrar ele geçir, Roma’nın hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu hayati öneme sahip gıda tedariğini güvenceye al. Bu doğrultuda, Marcellus vakit kaybetmeden Siraküza’nın kuşatılması için harekete geçti.

Arşimet, Siraküza Savunmalarını Denetliyor
Arşimet, Siraküza Savunmalarını Denetliyor

Siraküza şehri henüz işgalci bir ordu tarafından ele geçirilememişti ve yıllar boyu gelenleri kolaylıkla geri püskürtmeyi başarmıştı. Ancak Marcellus fethedilemez şehri fethetmeye kararlıydı. İlk denemesi, tıpkı kendisinden önce deneyen birçokları gibi başarısız oldu. Siraküzalı büyük matematikçi, fizikçi, gökbilimci, mucit ve her yönüyle bir dahi olan Arşimet (Archimedes) tarafından tasarlanan; gemilere hasar vermek için kullanılan büyük vinçlere bağlı kancalar, yelkenleri ateşe vermek için güneş ışınlarından yararlanan aynalar ve devasa büyüklükte kayalar fırlatabilen mancınıklar Romalılar’ın şehri ele geçirmesine engel oldu. Şehri saldırarak ele geçiremeyeceğini anlayan Marcellus, şehri açlığa mahkum ederek teslim olmalarını beklemeye karar verdi. Ancak bu bekleyişin bitmesi için iki yıl beklemek gerekecekti.

İki yıl süren bekleyişin ardından, Roma yanlısı bir grup Siraküzalı soylu şehrin savunma hatlarını aşarak Marcellus’a şehre girmesi için gerekli yardımı yaptı. Romalılar, yerel bir festivale denk gelecek şekilde saldırılarını planladılar ve fark edilmeden surları aşarak şehrin büyük çoğunluğunu ele geçirmeyi başardılar. Kartacalı generaller Romalılar’ın surları aştığını fark ettiklerinde iç hisara çekilerek orada yeni bir savunma hattı oluşturdular. Kartacalılar bir dizi filo göndererek savunma hattını canlı tutmaya çalıştılarsa da kötü hava koşulları ve Roma donanmasının müdahalesi ile birlikte bu yardım girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Daha da kötüsü, MÖ 211 yılında İtalya’yı kasıp kavuran bir veba salgını, Siraküza’daki birliklere takviye göndermek üzere olan Hannibal’ın ordusunun bir kısmını yok etti ve Siraküza’yı savunan birlikler böylece teslim olmak zorunda kaldı. Bu noktada, alışılmadık bir barbarlık gösterisi sergileyen Marcellus, birliklerini şehre saldı ve askerlerin yağma yapmasına göz yumdu. Bu yağma esnasında Arşimet de Romalı bir asker tarafından öldürüldü. Siraküza’nın yağmalanması ve şehrin sakinlerine, sanat eserlerine ve hazinelerine yapılan kötü muamele, bu görkemli Yunan şehrine saygı ve hayranlıkla bakan Romalılar arasında büyük tepkiyle karşılandı. Bu tepki neticesinde, Marcellus’un Roma’ya dönüşünde kazandığı önemli zaferin kutlaması yapılmadı.

Arşimet'in Ölümü - Thomas Degeorge, 1815
Arşimet’in Ölümü – Thomas Degeorge, 1815

Sonuç

Cannae’de yaşanan felaketin ardından İspanya’da da inisiyatifi Kartacalılara kaptıran Romalılar her şeye rağmen Sicilya’yı elde tutmayı başarmışlardı. İspanya ve Sicilya’da bunlar yaşanırken Hannibal İtalya’daki şehirleri kendi tarafına çekmekle meşguldü. Romalılar ise Hannibal’ın izinden giderek onun tarafına geçen şehirleri tekrar kendi taraflarına çekmeye çalıştılar. Bu dönemde, İtalya’daki Kartaca ve Roma orduları arasında az sayıda küçük çatışmalar yaşandı. Yine de İtalyan şehirlerindeki Roma ve Kartaca yanlısı gruplar arasında çok sayıda bölge değişimi ve iç siyasi entrikalar hiç olmadığı kadar yaygındı.

Ek

Gelecek bölümde; büyük bir yetenek sergilediği ya da Roma’nın kurtarıcısı olma potansiyeli gösterdiği için değil, bu işi yapmaya gönüllü olan tek kişi olduğu için kendisine komuta verilen, henüz 25 yaşındaki genç Scipio Africanus, İspanya ‘daki durumu Roma lehine çevirmek ve babası ile amcasının intikamını almak için anlatımıza dahil olacak.

Yazılarımızı beğenmeyi, paylaşmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Bloğumuzla ilgili güncel gelişmelerden haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımızı takip edebilir ve e-posta bültenimize abone olabilirsiniz.


Blog Hakkında

Antikite, antik uygarlıklar hakkında yazı, makale ve derlemelerin bulunduğu bir blogdur. Sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın:

©2023, Antikite Blog. Tüm Hakları Saklıdır.

Yazılarımızı kaçırmayın!

İstenmeyen posta göndermiyoruz!

%d